Âşk Hayatı ve putlar...
İnsan oğlunun tarihine bakıldığında her dönemde putları hayatına bir şekilde sokmayı becerip/becâyiş yapıp hayatını sağlam bir yoldan çetrefilli ve sakat bir duruma sürüklemeyi kendine mârifet edindiğini görmekteyiz.
Mesele şu ki bunu ihtiyaçtan değil bilakis isyân ve şirkin mamülü oluyor.
10/100 - Allah'ın izni olmadıkça hiç bir kimsenin iman etmesi mümkün değildir.
(O, akıl ve iradelerini iman tarafına kullananlara iman nasib eder).
Fakat akıllarını çalıştırmayanlara ise şeytanı musallat eder, o pislikte bırakır. ***
İnsan kabiliyetleri akılla marifete tâbidir.
Akıl yoksunluğu ise her zaman yanlışa ve çıkmaza sokar.
Aklı olmayanın dini/hukukî yükümlülüğü de yoktur.
"İnsan, düşüncesi olduğu için eşref-i mahlûkattır.
İnsanın imtiyazı, idrâk ile şuur. Hayvanlar duyu organlarıyla dış dünyayı fark ederler. İnsan, tefekkür sayesinde, kendi dışındaki dünyayı idrâk eder; düşünce, duyular ötesi bir melekedir; merkezi: Beyin.
Kur'an-ı Kerim'de geçen efide ( fuad'ın cem'i: Kalb,gönül ) düşünce manasındadır.
( İmam Gazali'ye göre de, 'fuad, marifetullah'ın merkezi olan ruh olup, etle kanla hiçbir ilgisi yoktur.' )
Aklın birçok mertebeleri var.
Önce dış dünyayının idrâki:Taakkul.
Taakkul demek tasavvur demektir, buna akl-ı temyizi derler. İnsan bu meleke ile faydalıyı zararlıdan ayırır.
Aklın ikinci mertebesi, daha çok yaşanmış tecrübelerle doğrulanan tasdik'lerden ibarettir: Tecrübî akıl; insana hemcinsleriyle münasebetlerinde gereken reyleri ve edebleri sağlar.
Aklın üçüncü mertebesi nazarî akıl, duyu ötesi varlıklar hakkında gerçek ( ilim ) veya farazî ( zan ) bilgilerimizin kaynağı.
Bu hem bir tasavvur melekesidir hem de takdir. Kazandığı bilgileri başka bilgilerle meczederek yeni bilgiler elde eder ve sonunda tasavvur-u vücuda varır, nevileri, farkları, illetleri, vesileleriyle tasavvur-u vücûd.
Bu mertebede kuvvet-i fikriye kemal bulup aklı mahz ve nefs-i müdrike olur ki hakikat-i insaniyenin manası dahi budur. Akıl böylece gerçek kemalini tamamlar ve akıl-ı mahz olur: Nefs-i müdrike.
Nefs-i müdrike de hakikat-ı insaniyedir."( 1 )
49/12.
Ey imân edenler! Çokça zan etmekten kaçınınız, şüphe yok ki, zannın bâzısı günâhtır ve birbirinizin kusurunu araştırmayınız ve bâzınız, bâzınızı gıybet etmeyiniz. Sizden biriniz, ölü kardeşinin etini yemeği sever mi? Bilâkis onu çirkin görmüş olursunuz. Artık Allah'tan korkunuz, şüphe yok ki, Allah Teâlâ tevbeleri kabul edicidir, çok esirgeyicidir.( 2 )
Akıl ile alâkalı çok âlim zâtların görüş ve tespitleri vardır.Bize düşen bunları doğru bir şekilde algılayıp harmanlayabilmek için âzamî- çok büyük çaba sarf etmektir.
"Mutezile imamları, aklı hâkim ittiham ettiklerinden ancak fâsık ve mübtedi bir mümin derecesine çıkabilmişti.
Sünneti terk edip akla bağlananlar ' uzun bir minare ile semaya çıkmak hamakatinde bulunan firavun gibi firavun olur."( 3 )
Tasavvufa göre akıl da ise Allah akla üç marifet vermiştir:
Marifet-i hak, marifet-i nefs, marifet-i ihtiyaç.
Mutlak hakikat olan Allah'a varmak ıiçin akıl ve aşk iki ayrı yoldur. Birincisi medresenin (ulemanın), ikincisi tarikatın ( mutasavvıfların ) yoludur.
Mutasavvıflara göre, akıl gönlü aşktan ayırmak ister, gönül ise 'aklı bırakıp aşka uy,' der.
Âşık olan aklı dinlemez.( 4 )
Verilen bilgiler ışığında; günümüz teknolojisiyle hemen hemen herkesin hemen hemen her bilgiye ulaşması mümkün olduğu nispetinde yapılan yanlış yayın ve bilgi kirliliğiyle birlikte kötü emellere toplum ve insanlık açık ve savunmasız bir haldedir.
İnsanlığa yapılan en büyük zulümlerden biriside budur ve gençliğin ve körpe dimağların ÂŞK ve AKIL yoluyla hakikate ulaştırılacak yollarına dikenli sahte güller serilerek, genlerine kadar işleyecek olan zehir ağır ağır zerk edilmektedir.
Yanlışa yapılan aşk yönlendirmesiyle de akıl mefhumu redde ihtiyaç duymaksızın otomatik devre dışı kalmaktadır.
Yeryüzünde günümüz koşullarında bir bahar neşesi ve havası yaşayabilmek için
Hz. İbrahim gibi devirin putları diyebilecek feraset sahibi vicdanlı gönüller gerekir.
Velhasılı bizi esirgeyen ve koruyan Allah, bizleri her halimizde işlerimizde ifrat (aşırılık) ve tefrite ( normalin altında ) düşmekten alıkoysun!...
*** Kur'an- Kerim sure-i Yunus 10/ ayet 100
- Tercüme-i Mukaddime-i İbn-i Haldun, cilt 1-2
- Kur'an- Kerim sure-i Hucurat 49/ ayet 12
- Bediüzzaman Said Nursi, Risale-i Nur Sözler
- Cemil Meriç, Işık Doğudan Gelir
Yorumlar
Yorum Gönder